Nakba Üzerine

Çıkışından altı yıl sonra dinlediğim Mor ve Ötesi’nin Nakba adlı şarkısı beni ciddi anlamda etkiledi. Şarkıyı dinlerken mazlum İslam beldelerinin aklıma gelmesini kendi yakıştırmam sanıyordum. Daha sonra “Nakba” nın anlamını araştırınca gerçekten Filistinli çocukların ağzından yazıldığını öğrendim. Üzerine grubun yaptığı açıklamaları da okuyunca zaten severek dinlediğim Mor ve Ötesi’ne hayranlık duymaya başladım galiba. Bu yazıda şarkıyı dinledikten sonra aklımdan geçen ufak tefek şeylerden bahsedeceğim.

Nakba’nın tam Türkçe karşılığı olmasa da “Felaket günü” olarak çevirebiliriz. Filistin halkı İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği 14 Mayıs’ın ertesi gününü Al-Nakba olarak anıyor. Ayrıntılarını ufak bir araştırmayla öğrenebilirsiniz zaten. Mor ve Ötesi, Filistinli bir çocuğun gözleriyle bakarak yazdığı şarkıda güzel mesajlar veriyor. Şarkıda “birileri” bayram ederken mazlumların üzerine bomba yağdığından bahsediliyor. Bu durumu kutlayanın da bu durumdan acı çekenin de var oluşunu ifade ederken; eğer kutlayanlardan değilseniz mazlumlarla birlikte yer almanız gerektiğini söylüyor. Burada benim aklıma ilk gelen şey merhum Erbakan Hoca’nın “Hakkın tarafında yer almamakla bâtılın tarafında yer almak arasında fark yoktur.” sözü oldu. Şarkının bütün sözleri bizlere mesaj veriyor ancak hepsinden bahsedecek değilim. Benim dışa aktaramadığım düşüncelerimi kelimelere döken ufak bir bölümü daha açıklayıp devam edeceğim. Filistinli çocuğun sorular sorduğu kısımlarda diyor ki; “Anlat ey dinleyici, ben ne yapmışım neden bu haldeyim anlat. Senin benim yanımda olmayışını eleştirice neden abartmış oluyorum, onu da anlat.”

Bu şarkıyı yıllar sonra dinlesem de dinlediğim zamanlar oldukça manidar olaylar gerçekleşti. Uzun yıllar Mavi Marmara’dan nemalanan şahıs işi bittiğinde “Bana mı sordunuz?” diyerek İsrail ile büyük bir anlaşma imzaladı. Tabi ki bu durumdan çoğumuzun haberi dahi olmadı. Çeşitli politik oyunlarla yapılanların üzeri ustalıkla örtüldü. Olanların farkında olan çok az kişi de birbirinden farklı yorum getirdi. Mavi Marmara’nın kullanılmış bir mendil gibi kenara atılmasını “siyaset gereği” diyerek destekleyen de oldu, “İsrail de bir devlet anlaşması olağanüstü değil.” diyerek normal karşılayan da oldu. Destekleyenlere sözüm yok, yaptıkları trollükten öteye gitmiyor zaten. Ama normal karşılayanlar şunun farkına varmalı artık; İsrail herhangi bir devlet değil, Müslümanlara zulmeden, sapkın zihniyet ve yöntemlere sahip terörist bir devlet. Bir insanın, İslami hassasiyetlere sahip olmasa dahi, insanî olarak bunu normal karşılaması mümkün değil. Bu yazıyı yazdığım sıralarda duyduğum bir söylentiye göre ABD’nin Mavi Marmara’nın organizatörü İHH’ya teröre destek vermekten dava açma niyeti varmış. İHH’nın faaliyetlerinin çoğunu desteklemiyor olsam da bu çalışmaları tek başına yapmadığını biliyorum. Bundan dolayı “İHH’yı da harcayacaklar, o yüzden ‘Bana mı sordunuz?’ diyerek kenara çekildi.” diyenlere hak vermemek elde değil.

Aslında bahsetmek isteğim şeylerden biraz uzaklaştım ama özetle şarkıdan sonra fark ettiğim durumu aktarayım. Nakba’yı dinledikten ve biraz düşündükten sonra baktım ki İslami hassasiyeti olduğunu düşündüğüm insanlar, hayatında dini düşüncelere pek fazla yer vermiyor diyebileceğimiz sol kesim kadar mazlum Müslümanların hakkını savunmuyor. Bırakın savunmayı umursamıyor bile. Sol fikri desteklediğimden değil ama sanki Müslüman gördüğümüz insanlardan daha Müslümanca davranıyor gibiler, en azından siyasi meselelerde. İslam’ın sadece beş şartı var zanneden hacı abilerimizin aksine beğenmediğimiz bu insanların mazlumların hakları konusunda daha çok ses çıkarıyor olması düşünmemiz gereken bir konu. Neyse şimdilik bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Üzerine biraz daha düşünüp netleştirirsem konu ile alakalı fikirlerimi tekrar yazarım. Hoşça kalın.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder