Son yıllarda dilden dile dolaşan STEM Eğitim Modeli elbette ki
tek bir blog içeriğinde anlatılıp geçilemeyecek geniş bir mevzu. Ancak bu
yazıda STEM hakkındaki düşüncelerimi ve STEM’in ülkemizde nasıl algılandığına
dair değerlendirmelerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Terim olarak STEM, İngilizcedeki science, technology, engineering ve maths kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Söz konusu terimin Türkçe karşılığı FeTeMM (Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) olduğundan, Türkçe kaynaklarda daha çok FeTeMM terimi kullanılmakta. Dünya çapında yaygın kullanım her ne kadar STEM olsa da Milli Eğitim Bakanlığı FeTeMM’i kullanmayı özellikle tercih ediyor. Şahsen ben de FeTeMM teriminin kullanılmasını tercih ederdim ama literatüre çoktan yerleşmiş bir kavramı Türkçeleştirmek pek de mümkün olmuyor günümüzde. Kavramlar takip edilemeyen bir hızla yayılıyorlar. Bu da milletimiz adına üzücü bir durum ama şimdilik konuyu dağıtmadan devam edeyim.
Terim olarak STEM, İngilizcedeki science, technology, engineering ve maths kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Söz konusu terimin Türkçe karşılığı FeTeMM (Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) olduğundan, Türkçe kaynaklarda daha çok FeTeMM terimi kullanılmakta. Dünya çapında yaygın kullanım her ne kadar STEM olsa da Milli Eğitim Bakanlığı FeTeMM’i kullanmayı özellikle tercih ediyor. Şahsen ben de FeTeMM teriminin kullanılmasını tercih ederdim ama literatüre çoktan yerleşmiş bir kavramı Türkçeleştirmek pek de mümkün olmuyor günümüzde. Kavramlar takip edilemeyen bir hızla yayılıyorlar. Bu da milletimiz adına üzücü bir durum ama şimdilik konuyu dağıtmadan devam edeyim.
Üniversiteye başladığım günlerde yeni arkadaşlar edindim.
Bununla birlikte programlama ve yazılım alanlarıyla da üniversitede tanıştım.
İlk günlerde gözümde çok büyütmüştüm ama sonrasında o kadar da devasa şeyler olmadığını
fark ettim. Yanlış anlaşılmasını istemiyorum, küçümsemek değil amacım. Gördüğüm
gerçek şuydu; benim kod yazmam için ya da algoritmanın ne olduğunu öğrenmem
için üniversite çağında olmama gerek yoktu. Hatta çok geç kaldığımı bile
düşünmüştüm o zamanlar. Bilgisayarda oyun oynayabilen çocukların büyük bir
çoğunluğu da aslında gösterilse kod yazabilecek düzeye gelebilirlerdi. Evet, küçük
çocuklardan İHA için otomatik pilot programı kodlamalarını bekleyemeyiz ama en
azından kendilerine ufuk açabilir, temel şeyleri öğretebiliriz. Dahası,
algoritmanın ne olduğunu küçük yaşlarda öğrenmeleri kişisel gelişimlerini de
olumlu yönde etkileyebilir. Aklımdan bunlar geçiyordu. Elbette bunlar hakkında
kesin yargıya varacak olan ben değildim, sonuçta bu işin uzmanları ve bu alanda
çalışma yapan akademisyenleri var ama yine de bu düşünceler zihnimde uçuşup
dururdu.
Neden sonra, ben de bu alanda araştırma yapmaya başladım ve
aslında dünya genelinde benzer çalışmaların yürütüldüğünü fark ettim. Türkiye’mizde
ise henüz bebek adımları atılmaya çalışılıyor. Gerçi aradan yıllar geçmesine
rağmen hâlâ bebek adımlarının ötesine geçemedik. Türkiye’de maalesef,
kolejlerin pazarlama ürünü olmaktan ileri gidemedi bu çalışmalar. Bu üzücü durum
hakkında detaylı görüşlerimi belki başka bir blogda yazarım, çok fazla uzatmak
istemediğimden yüzeysel olarak değinip geçeceğim. STEM’i araştırma sürecinde
pek çok yabancı makale okudum. Bunun yanında ülkemizde bu alanda faaliyet
gösteren insanlarla tanışma fırsatım da oldu. Kimisiyle birtakım etkinliklere
de katıldım. Nedir bu ekinlikler diye sorabilirsiniz... AVM’lerde küçük
çocuklara programlama temelli etkinlikler örneğin. Bir seferinde de bir fen
lisesine gidip önceden belirlediğiniz bir grup 9. Sınıf öğrencisine robotik
eğitimi vermiştik. Tabi bunları yaparken tek başıma değildim, bir arkadaşım,
bana destek veren insanlar ve sponsorlar vardı. Ancak bu çalışmalar şirketlerin
tek seferlik destekleriyle süreklilik sağlayamadı. Bu tür faaliyetleri
yürütecek olan esasında MEB ve yerel yönetimler olmalı. Bu tür makamdakiler ya
farkında değil böyle bir ihtiyacın olduğunun ya da imkanlar yetersiz
bilemiyorum ama bu çalışmalar gerçekten gerekli ve insanların beklentisi de
var. Onun içindir ki özel girişimciler bu ihtiyacı ve beklentiyi değerlendirmek
istiyor. O yüzden mantar gibi her yerde kolejlerin STEM sınıflarının reklamları
bitmeye başladı. Velilerin henüz çok fazla bilgili olmadığı bir konu bu.
Dolayısıyla okulların pazarladıkları bu ürünün ne kadar yeterli olduğunu ya da
olmadığını bilemiyorlar. Ayrıca şunu da kesinlikle söylemeliyim ki; STEM bizim
algıladığımız gibi sadece yazılım/robotik üzerine bir eğitim modeli değil,
sadece küçüklere yönelik bir eğitim modeli de değil. Evet, ben kendi branşım bu
olduğundan özellikle programla, algoritma ve robotik yönüyle ilgilendim ama
biliyorum ki STEM çok daha geniş bir perspektife sahip. Türkiye’mizde STEM özel
ticari girişimlerle duyulduğu için STEM’i sadece bu yönüyle tanıyoruz. Özel
girişimciler bu konunun satılacak kısmıyla ilgileniyor haliyle. Ancak
bilinmelidir ki bu konu bilimsel temellere dayanıyor. Eğitim Bilimleri alanında
çalışma yapan akademisyenlerin, konuya ilişkin pek çok araştırması mevcut.
Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda STEM, alt eğitim modellerine dahi
ayrılmış durumda. Bunun için insanlar yıllarını veriyor, bir araya gelip
sempozyumlar düzenliyorlar. Üzüldüğüm şey ülkemizde STEM’in sadece ticaretinin
yapılıyor oluşu. Her neyse, bahsettiğim gibi bulabildiğimiz destek kadar kendi
alanımızla ilgili faaliyetler yürütmeye çalıştık. Öğrenci ve velilerden olumlu
dönüşler alsak da arkadaşım ve ben şartlar gereği ivmemizi koruyamadık. Bu
çalışmalara önderlik edecek mercilerin MEB ve yerel yönetimler olduğunun altını
yeniden çizmeliyim. Ancak o zaman verimli sonuçlar alabiliriz. Dahası
böylelikle, çalışmaların devamlılığı olur ve halkın her kesimi bu çalışmalardan faydalanabilir.
Fizik dersi verdiğim öğrencilere özellikle söylerim, denge her
şeydir. Sadece Fizik için değil aslında her konuda “Denge her şeydir!” desem
yanlış olmaz. Ülkemizde bütün alanlarda olması gerektiği gibi eğitimde de
kalkınma yaygın olmalı. Üretimde, yatırımda, her konuda dengeli ve yaygın
gelişmeler göstermeliyiz ki olumlu sonuç alabilelim. Bu yüzden eğitimde yenilik
çalışmaları ancak devlet eliyle yapılırsa verim alınabilir. Aksi halde özel
girişimler ticari olmasının yanı sıra lokal kalacaktır. Yaygın kalkınmayla
eğitim seviyesinde dengeyi gözetmeliyiz.
Söylenebilecek çok fazla şey var aslında ama ben uzun tutulmuş tek
bir makale yerine kısa yazı serilerini tercih ediyorum bir okur olarak. Bu
sebeple burada bir virgül koyuyorum, daha sonra devam edeceğim. Umarım faydalı
olabiliyorumdur. Sorularınızı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmanızı rica
ederim.
Ömer Faruk Erkalan
fofhoca@gmail.com
Ömer Faruk Erkalan
fofhoca@gmail.com